Dünya Savaşı Mirası: Absürt Sanat Felsefesine Bakış

Halihazırda absürt sanat veya absürdizm düşünce akımı olmakla beraber saçma şeyler anlamı taşır. Akla aykırı olma manasına gelirken dünyanın aslında bir absürt yaşam olduğunu ifade eder. Bununla birlikte varoluşçuluk akımıyla büyük oranda bağlantılı ilerlerken kendisini 19.yüzyılda göstermeye başlamıştır. Ancak yine de Dünya Savaşları etkisi büyük olan absürt sanat anlayışında birçok kişinin etkisi bulunur.

Absürt Sanat Ortaya Çıkışı

Soren Kierkegaard ile akla aykırı olma durumu ilk kez yazılar kaleme alınırken büyük bir tesiri oldu. Her zaman için akla ve mantığa dayalı bir hayatın olmasının imkansızlığından bahseder ünlü düşünür. Ayrıca neden düşüncelerimizi bir sınırlandırma ihtiyacı duyuyoruz, der. Verdiği örnek ise Hz.İbrahim’in oğlunu kurban etmesi üzerinedir. Bu anlatının absürt hayat ya da sanat için bir erdem ve başlangıç olduğunu belirtir.

Albert Camus Sınırları Çiziyor

Söz konusu absürdizm felsefi akımı ilerleyen yıllarda da karşılık bulmaya devam ediyor. Burada öne çıkan isim ise Sisifos Söyleni ismindeki sınırları çizen Albert Camus’dan başkası değildir. Absürdizmin ne olduğunu ve sınırlarının nelere kadar ulaştığını belirlemiştir. Sonrasında ise yayılması II. Dünya Savaşı ile olur. Çünkü Fransa başta olmak üzere Batılı devletler içerisinde artık hayatın anlamı kalmaz. Bir hiç uğruna yıllardır ölen insanların tek dayanakları gülmek haline gelir. Gülmenin verdiği güce sahip olma adına ise mantık devre dışı kalır. Aklın değil, saçma uyumsuzlar bütününün daha değerli olabileceğini savunur. Peki, temel amaçları itibariyle absürt sanat yansımaları nelerdir?

Absürt Sanat’ın Amaçları 

İnsanların geçmişten günümüze kadar her şeye anlam bulmaya çalıştıkları bir gerçektir. Her zaman için us yani akılla hareket etme ideal oldu. Bununla birlikte dünyanın sayısız sorunları da bu sayede çözüme kavuştu. Tanrı’nın ise akılla bulunması söz konusu olmadığı için en absürt öğe olarak Tanrı’yı seçer Kierkegaard. Ardından rasyonel tepkilerin ve sonrasında olanların neler olabileceğine dair sorular sorar.

Ortada var olan tek gerçeklik ise ölümdür. Ancak insanın ölümle ilgili bilgileri azdır. Sonunu kendisini hazırlamayacağı için mutlu olması da söz konusu değildir. Bundan dolayı Camu için en büyük isyan ve başkaldırının ölüm olduğunu söyler. Bunu ise intihar etme eylemiyle yaparak kişinin kendi kararını vermesi gerektiğine inanır. Söz konusu durumla ilgili ise yeterlilik yoktur. Çünkü ölüm de aslında bir rasyonel tepkidir. Bundan dolayı çözüm olmadığı gibi herhangi bir yararı da bulunmaz insana. Hayatın kendisinin absürt olduğunu ilan eden Albert Camus, bu bağlamda yaşamanın daha değerli olduğunu açıklar. Herkesin bu dünya hayatında ölümü seçerek akıllı bir karar vermesi mümkündür. Eğer saçma bir düzen istiyorsak bir şekilde ölüme kadar yaşamamız gerekir der Camus. Burada kopuk bir ilişki bulunur dünya ile aslında. Ne sensiz ne de seninle olabilir insan açıklamasının bir başka versiyonudur.

Absürt Düşünce Tarzının Farklılıkları

Ateist ya da Monoteist için evet ya da hayır kavramları öne çıkar. Değer ve anlamın var olup olmadığına evet yanıtı verir ikisi de. Ayıca öz bir hayat için birisi evet, diğeri hayır yanıtını sunar. Oysa ki absürt düşünce tarazında belki sözcüğü önem kazanır. Hayatın ne olduğu, değerinin ne olduğu ve anlam aranmasının gerekliliği için yanıt aynıdır.

Absürt Sanat Örnekleri

Absürt düşünce akımına dair bilgilerin daha açık bir şekilde görülebileceği çeşitler eserler vardır. Bunların başında şüphesiz ki Soren Kierkegaard imzalı Korku ve Titreme gelir. Ayrıca Godot’yu Beklerken eseri de absürt tiyatro örneğidir. Albert Camu’nun Yabancı ve Veba adlı eserlerini de absürt sanat için okuyabilirsiniz. Yine Kafka’nın Dönüşüm hikayesi de en iyi açıklayıcı örneğidir.

Yorum gönder